DÜNYAYI DOLAŞAN ÜNLÜ SEYYAH: EVLİYA ÇELEBİ
Asasını yere vura vura ilerliyordu Evliya Çelebi. Yusuf, aksayan bacağıyla ona yetişmeye çalışıyor, sürekli düşünüp duruyordu; “Acaba seyyah olmak nasıl bir şeydi?” Onun gibi olmak istiyordu. Sonra gökyüzündeki kuşlara özeniyordu; ‘Keşke kanatlarım olsaydı benim, tüm dünyayı dolaşabilirdim.’ diyordu.
Evliya Çelebi, gündüzün kavurucu sıcağında, gecenin dondurucu soğuğunda yaptığı çöl yolculuklarından söz ediyordu Yusuf’a ve sonra ona Gökkuzgunu’nun hikâyesini anlatıyordu.
Yusuf, küçük bir gezgin olmaya merak salmıştı. ‘Kim bilir, Gökkuzgunu’nu da bulurum gezerken.’ diyordu. Kuşağına sakladıkları ferman ile birlikte heybesindeki haritayı gözü gibi korumasını söylüyordu Evliya Çelebi ona.
Yusuf, onları gözü gibi koruyordu.
1987 yılının Ağustos ayında Adana’da dünyaya gözünü açtı. Çukurova’nın sıcağında dünyaya gelmiş olsa da kendini bildi bileli yağmura, uçuşan sonbahar yapraklarına, gökyüzünün lacivert teninde gezinen sonbaharın puslu nefesine hayran oldu. İkindi vaktinin söylediklerine kulak kesildi, günlerden Cuma’ya, aylardan Nisan’a, renklerden yeşile müptela oldu. Mor rengin rüyasında imtihana tutuldu. Kimliklerin ardından seslenen insana dudak büktü her daim, insan olmaktan daha büyük bir gayeye; Allah’a kul olabilmekten daha büyük bir makama inanmadı. Katsayının gölgesinde Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi oldu; Çukurova’nın kalbinde Baraja karşı Radyo TV yayıncılığı ve öğreticiliği okudu. Kalbi Edebiyata dönük olduğu için mutmain olmadı. Şimdilerde Anadolu üniversitesi Sosyoloji bölümü okumakta…