YÜZLERCE ESERİ BULUNAN MİMARLARIN ŞAHI:
MİMAR SİNAN
Selim, heyecanla sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Sonunda önündeki onca öğrenciden sonra içeri girdi. Dışarıda bahar havası hâkimdi. Tüm ailesinin kendisini avluda heyecanla beklediğini biliyordu. Dedesinin emeklerini, babasının hayallerini düşündü. Büyük gün gelip çatmıştı. Yetenek Avcısı’nın ekibi olarak başarmalıydılar. Selim ve arkadaşları heyecanla ayrı ayrı jürinin karşısına geçmişlerdi. Her biri de Mimar Sinan Akademisi’nin öğrencisi olmak için ter döküyorlardı.
Selim, hazırladığı maketi jürinin önüne koyarak her birine tebessüm etti. Birazdan taşları konuşturan, mimarî yapıların ustası Sinan’ı ve eserlerini anlatacaktı. Sinan’ın çırağı olarak o da maketini konuşturacaktı. Ancak bu şekilde Mimar Sinan’ın öğrencisi olmayı başaracaktı.
1987 yılının Ağustos ayında Adana’da dünyaya gözünü açtı. Çukurova’nın sıcağında dünyaya gelmiş olsa da kendini bildi bileli yağmura, uçuşan sonbahar yapraklarına, gökyüzünün lacivert teninde gezinen sonbaharın puslu nefesine hayran oldu. İkindi vaktinin söylediklerine kulak kesildi, günlerden Cuma’ya, aylardan Nisan’a, renklerden yeşile müptela oldu. Mor rengin rüyasında imtihana tutuldu. Kimliklerin ardından seslenen insana dudak büktü her daim, insan olmaktan daha büyük bir gayeye; Allah’a kul olabilmekten daha büyük bir makama inanmadı. Katsayının gölgesinde Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi oldu; Çukurova’nın kalbinde Baraja karşı Radyo TV yayıncılığı ve öğreticiliği okudu. Kalbi Edebiyata dönük olduğu için mutmain olmadı. Şimdilerde Anadolu üniversitesi Sosyoloji bölümü okumakta…